Ahlaka Övgü
13 Mayıs 2023 Cumartesi
Bilgisayarımdaki yazılarım dosyasına bakıyorum, toplam 838 tane yazı duruyor, neredeyse yarısında öyle veya böyle, doğrudan veya dolaylı ucundan bir ahlaka dokunuşum olmuştur, niye?
Sabahtan beri düşünüyorum ne yazsam ne yazmasam, başıma ağrılar girdi. Daha dün bir okulda hem çocuklara hem velilere konuşma yaptım, iki gün sonra yine başka bir okulda çocuklara ve velilere konuşma yapacağım, her çocuğa her veliye usanmadan çekinmeden tek tek acıkıyorum:
“İyi insan olmak başkaları ile ilgili bir şey değildir, bizim kendimizle ilgili bir şeydir, kimse yokken de insanız, bu yüzden önemlidir. Peki, bizi ne iyi insan yapar, tabi ki yapmayacağım şeyler, neler gibi? Ben kimsenin canını yakmam, ben kimsenin canını sıkmam, ben kimseyi üzmem, ben rüşvet vermem, ben rüşvet almam, ben kopya çekmem, ben başkasının emeğini çalmam, ben hak etmediğimi kabul etmem…” niye? Çünkü kötü olmak kolaydır da ondan, iyi olmak her zaman zordur, çünkü “çaba” ister, “hayır demek” ister, “Egonu yenmek” ister, ister de ister.
Şimdi bir durum tespiti yapalım, gazeteci işsiz kalmasın diye uyduruk haber yayıyor, tahrif yapıyor. Hukukçu hukuk ihlallerini göz göre göre görmezden geliyor, niye? TV de bölüm başına bilmem kaç para kazanacak diye. İş adamı ormanı yakıp inşaat yapıyor, sırf çıkar için, akademisyeni, bilimsel argümanlardan yoksun şovlara çıkıp toplumu oyalıyor niye, çıkar için, para için, şan şöhret için.
Başkası rüşvet alınca kötü kendisi alınca komisyon oluyor. Başkası eşini aldatınca ahlaksız kendisi aldatınca kaçamak oluyor. Başkası tarihi geçmiş mal satınca hilekâr kendisi satınca “bişey olmazzz” diyor. Başkası birden bire zengin olunca haram kendisi kazanınca helal para oluyor…
Dikkat edin, hatayı fark ettiniz mi?
Hatayı anlatayım; siz Ankara’dan bir ton balığı konservesi alıyorsunuz bozuk çıkıyor, aynı ton markasını İzmir’den alıyorsunuz yine bozuk çıkıyor, gidip Adana’dan alıyorsunuz yine bozuk çıkıyor… Siz tek tek konserveleri toplar mısınız yoksa konserve fabrikasına mı gidersiniz? Tekrar ediyorum hangisini yaparsınız? Biz tek tek konserveleri tartışıyoruz….yahu kardeşim…kendine gel… fabrika bozuk fabrika, hepsi bozuk çıkıyor… bataklığı kurutmadan sinekleri avlamanın bir anlamı var mı?
Ben meslektaşlarıma defalarca dedim ki mesleğin sorunları olmaz meslektaşın sorunları olur… Çünkü mesleği uygulayan “insanlardır”, ilaç kutusundaki sorundan insan sorumludur, ya üreten ya taşıyan yada satan, sonuçta onu yapan “insandır.”
Biz insanları tanımlarken şöyle sıfatlar takıyoruz “…. mesleğin ideali, İmparator, kral, kahraman, lider, uzman, profesyonel, vs…” peki bu kişi ne kadar insan, yani meslek sahibi olmadan önce ve sonra nasıl bir “insan”? çünkü meslek sonuçta bir üniforma, onu taşıyacak gövde kişinin kendisi…Hiç ama hiç oralı değiliz, kimse diplomadan önce “yahu bu kişini ahlaki değerleri nelerdir?” Diye sormuyor. Hiçbir firma da sormuyor hiçbir öz geçmişte de yazmıyor…Niye? Çünkü “(güya) biz doğuştan ahlaklıyız” da ondan…
Bir arkadaşım vardı, çok ihtiraslı, çok para kazanıyordu ve çok yatırım yapıyordu, gösterişe de düşkündü. Amacına ulaşmak için her yol mubahtı ( makyavelisti)… Yıllar sonra çok büyük çöküşler ve iflaslar yaşadı, diploması delindi, ailesi dağıldı ve tükendi… Son görüşmemizde ona bir soru sordum “ ..Kendine bir öz eleştiri yapar mısın?” düşündü düşündü ve dedi ki “ kötü insanlar ile arkadaşlık yaptım..” ancak ben şu cevabı bekliyordum “ ahlâksız olduğum için bunlar yaşadım”.. büyük bir hayal kırıklığı yaşadım, anladım ki biz çocuklarımız “ ahlak öğrenilmesi gereken zorunlu değerler manzumesidir” ilkesini vermemişiz, vermiyoruz ve vermekte istemiyoruz, çünkü bizde herkes yeterince ahlaklı!
Japon halat kopunca intihar ediyor ya boşuna imiş, Alman hızlı tren hattı için sinyalizasyon sistemini zorunlu satıyorsa boşunaymış… Onların pasaportları en sayın pasaportlar olması onların zenginliğinden geliyormuş meğer! Bizim de çok paramız olursa çok saygın olacakmışız!
Dağları yardık, ormanları biçtik, hayvanların bacaklarını kollarını biçtik, her tarafı çöpe çevirdik, ne canlı varsa canını yaktık, her tarafı betona çevirdik, niye kalkınacağız diye! Önce insan kalitesini kalkındır sonra o diğer her şeyi kalkındırır.
Sabah akşam sosyal medyada hayvan resimler paylaşmanın hayvan severlik sandık, hayatında bir kere yaralı bir hayvanı veterinere götürmemiş, aç susuz bir hayvanı beslememiş, sırf “beğenir-tıklamakla” hayvan sever olmak isteyenler, demokrasi için hiç mücadele vermemiş ama oturduğu yerden slogan atanlar, hazlarına ihtiraslarına hayvani dürtülerine kenet vur(a)mamış ama namus sloganları atanlar… Hakikate uymak yerine hakikati kendilerine uyduranlardır… Havanda…su dövenlerdir.
Çocuklar anne babaların dediklerini değil yaptıklarını yapar, bu yüzden ahlaksız bir toplum ahlaklı çocuklar yetiştirmez. Bu yazıyı okuyan okutan herkesi içten ve samimi olarak bir kez olsun bile ahlak konusunda kendisini özeleştiriye tabi tutmaya davet ediyorum, çünkü ben bunu her gün yapıyorum ve biliyorum ki “ahlaklı olmak diploma almaya benzemez her gün her an çaba isteyen bir uğraştır”.
Ahlakın olmadığı yerde hukuk olmaz çünkü hukuk ahlakın çocuğudur. Hukukun olmadığı yerde ne yaparsanız yapın ne kazanırsanız kazanın, istediğiniz kadar bilge olun istediğiniz kadar zengin, o hukuksuzluk daha fazlasını size ödettirecektir.
“Cehalet gelirken bedava gelir, giderken her şeyi götürür” ve ilk cehalet, ahlaka gereksinim duymamaktır.
Esen kalın.
Dr. Anooshirvan Miandji
Bilim Tarihi ve Felsefesi Doktoru
kaynak: https://optisyeninsesi.com/ahlaka-ovgu/