Boş insanların eylemleri
4 Şubat 2021 Perşembe
Yazıma, Eleanor Roosevelt’in şu ünlü söz ile başlamak istiyorum: “Büyük beyinler fikirleri tartışır, orta halliler olayları, küçük beyinler ise insanları tartışır.”
İnsanların sinsi hedefleri peşinden koşmaları, dedikodudan olağanüstü haz almaları ve ne kendilerini ne de başkasını bir adım ileri götürmeyecek bu eylemlerinin sebebini dahi düşünmemeleri oldum olası beni şaşırtmıştır.
Ancak Roosevelt’in bu sözüne baktığımda, bazı insanların bu amaçsız ve erdemsiz davranışlarına karşı şaşkınlığımın ve bunları anlamlandıramayışımın beyhude olduğunu görmekteyim.
Ben; her insanı kendim gibi, ulvi amaçlar için, kendi hayatını ve diğer insanların hayatını iyileştirmek için uğraşan kişiler olarak gördüğüm için, bazı insanların buna aykırı nitelikteki davranışlarına anlam verememişim. Halbuki, her insan, ne yazık ki aynı yoldan gitmeyi seçmiyor. Bu durum her ne kadar üzücü de olsa, insanlara karşı beslediğim umudu da azaltsa böyle imiş.
Anladım ki, bazı insanlar yalnızca dedikoduyu ve insanları aşağı çekmeye çalışmayı amaçlar. Onlar için başka eylemlerin önemi yoktur. Bilmeyi, öğrenmeyi, faydalı olmayı ne bilirler ne de gerekli bulurlar. Kim bilir belki de düşük karakter gelişmişliklerini ve erdemden uzak hayatlarını bu tarz eylemlerle örtmeye çalışıyorlardır! Belki de kendilerini ancak bu şekilde mutlu edebileceklerini düşünüyorlardır! Ancak bu çabaları, ne zarar vermeye çalıştıkları insanları düşürecektir ne de kendilerini mutlu edecektir. Yazık!
Tarih sahnesinde yer alan, günümüzde isimlerini anmaya devam ettiğimiz düşünürler, bilim adamları, şairler ve insanlığa faydalı olmuş diğer tüm yüce insanlar; kişisel ihtiraslarla ya da yalnızca kendi dünyaları için önemli olup insanlık için bir önem arz etmeyen hususlarla ilgilenerek değil, fikirleriyle bu noktaya gelmişlerdir. Bizim de bugün bu noktaya gelmemize katkıda bulunmuşlardır.
Peki bu yüce insanların yaşadıkları dönemde de bu biçimde, tabiri caizse “boş insanlar” yok muydu? Vardı elbet! Peki ne oldu onlara? Hangisinin ismini duyduk? Hangisini tanıdık? Birazcık şanslılarsa, insanlığa fikirleri ile öncülük etmiş, katkıda bulunmuş insanların hikayelerinde ya da kıssalarında “adamın biri” olarak yer almışlardır ki bu da onların, sahip olabilecekleri en büyük başarıdır. Yüksek ihtimalle ise hiçbirinin ismini dahi duymadık, adını hiçbir zaman anmadık! Neden mi?
Çünkü bir gün, Mevlâna çıkıp “Ne olursan ol, yine gel.” diyerek tüm insanlığa kucak açarken, adamın biri bir yerlerde Mevlana’nın arkasından konuşuyordu sinsice. Başka bir gün Einstein “görelilik kuramı” ile evreni anlayabilmemiz için çabalarken, adamın biri Einstein’ın dedikodusunu yapıyordu tüm fesatlığıyla. Başka bir gün ise Pablo Neruda, tam da bu durumu anlatan şu dizelerini yazarken, adamın biri kim bilir ne yapıyordu:
“Yavaş yavaş ölürler, seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler, izzeti nefislerini yıkanlar,
Hiçbir zaman yardım istemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler…”
Bu insanlar ömürlerini basit, anlamsız, faydasız eylemlerle geçirdiler. Bu sebeple de hiçbir zaman insanlık tarihinde kalıcı olmadılar, olamadılar. Zaten basit eylemlerle dolu hayatlarına bakınca, bunu hak etmedikleri de apaçık ortada! Calvin Coleridge’in da dediği gibi: “Sadece akıllılar fikir sahibi olurlar; insanların geri kalanı fikirlerin eseridir.”
Bu insanların, kendi küçük dünyalarındaki küçük çıkarları peşinden koşmalarına şaşkınlığımın bir sebebi de boş işlerin, fesatlığın ve dedikodunun tüm felsefelerde, tüm dinlerde yanlış oldukları vurgulanmasıdır. Bu boş ve küçük eylemler, evrensel yanlışlardır.
Kur’an’da müminler için “Ve onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Boş yere söylenilen sözden ve işlerden sakınırlar.” denmemiş midir? İncil’de “Halkının arasında onu bunu çekiştirerek dolaşmayacaksın.” denmemiş midir? On emirden biri yalandan ve dedikodudan uzak durmak değil midir? Yazık ki bu sözler kimilerinin bir kulağından girip diğer kulağından öylece çıkmış!
Günümüzde ortalama insan ömrü yaklaşık 80 senedir. Bu sürenin yaklaşık üçte birini uyuyarak geçirdiğimizi düşünürsek, elimizde yaklaşık 50 sene kalır. 50 koca sene! 50 senede neler yapabilir insan bir düşünün. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için çabalayabilir mesela ya da sevdikleriyle birlikte güzel vakit geçirebilir. Farklı coğrafyalar keşfedip farklı insanları ve kültürleri tanıyabilir, doğru ve dürüst evlatlar, nesiller yetiştirebilir.
Ancak -ne acıdır ki- bazı insanlar, bütün bunları elinin tersi ile bir kenara itip, basit olmayı, boş olmayı anlamsız olmayı seçiyorlar. Bu insanlar, susması gereken yerde susmayı, durması gereken yerde durmayı bilmiyorlar. Onlar iyilikten, güzellikten değil kötü enerjiden besleniyorlar. Tüm bu kötü ve basit eylemleri gerçekleştirirken belirli bir amaca bile sahip değiller. Yalnızca bir şeylerin kötü olmasını istiyor, kaostan ve ortalığın karışmasından zevk alıyorlar. Keşke sonsuza kadar sussalar! Çünkü konuştukça daha da derine batıyorlar!
Aslında böyle insanlara kızmanın, sinirlenmenin ya da onların bu küçük ve basit davranışlarını anlamlandırmaya çalışmanın bir gereği yoktur. Onlara söylenecek tek söz, Madam Curie’nin de dediği gibi şudur: “İnsanlar konusunda daha az, fikirler konusunda daha fazla meraklı olun.”
Son kez ve en içten sözlerle ifade etmem gerekirse; hiçbir insanın iyiliğine ve hiçbir amaca hizmet etmeyen bu davranışları bırakın. Hem kendinizin hem de insanların iyiliği için, gerçekten anlamlı işler yapın. Aksi taktirde ne bir insanın hayatında ne de tarih sayfalarında “adamın biri” olmaktan öteye gidemeyeceksiniz.
Unutulmamalıdır ki, Konfüçyus’un da dediği gibi, “Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa orada güneş batıyor demektir.”
Av. Suat Şimşek
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız |
kaynak: https://optisyeninsesi.com/bos-insanlarin-eylemleri/